|
|
|
|
|
|
DUYURU PANOSU | | DUYURU |
GÜNÜN KÖŞE YAZISI
28 Eylül Pazar 2008
Çetin ALTAN..........
144 evin çatısının uçmasına, ağaçların sökülmesine, Şişli’deki Kuştepe Camii’nin bir minaresinin yıkılmasına ve bir insanın ölümüne, birçoğunun da yaralanmasına neden olan belalı bir fırtınayla; politika platformunda da, “yolsuzluk” suçlamaları ve tartışmaları; medya haberlerinde karşılıklı göbek atmaya başladığında...
İster istemez insanın da aklına, Nasreddin Hoca’nın o 2 ünlü fıkrası geliyor.
* * *
Nasreddin Hoca, hırsızlık etmek için girdiği bir karpuz tarlasında, tam bir karpuzu daha koparacağı sırada yakalanmış.
Tarlanın sahibi Nasreddin Hoca’ya soruyormuş:
- Ne arıyorsun burada?
* * *
Nasreddin Hoca da:
- Beni, diyormuş; bir fırtına attı buraya.
- Peki, koparmaya kalktığın o karpuz ne elinde?
- Fırtına bir daha uçurmasın diye, ona tutunuyordum.
- Ya yanındaki küfeye kim doldurdu o karpuzları?
* * *
Nasreddin Hoca:
- Ben de, demiş; ona nasıl cevap vereceğimi düşünüyordum şimdi.
* * *
Nasreddin Hoca’nın yerinde, iyice bilenip keskinleşmiş politikacılardan biri olsaydı, herhalde şöyle derdi:
- Onları da senin doldurmadığın ne malum, beni karalamak için.
* * *
Nasreddin Hoca hamamda, peştemallı zenginlerden birinin yanında getirip bir kıyıya koyduğu altın bir diviti çalmış.
Altın divitin sahibi, divitinin yok olduğunu görünce, tellakları ayağa kaldırmış:
- Hemen herkes aransın şimdi; kim çaldı bakalım bizim diviti?
* * *
Tellaklar, hamamdaki müşterilerin peştemalları içine bakarken, Nasreddin Hoca da yakalanmamak için, altın diviti kıçına sokmuş.
* * *
Ama yine de yakalanmış. Tellaklar, altın diviti Nasreddin Hoca’nın kıçından çıkarırken; Hoca da şaşkın bir sesle söyleniyormuş:
- Allah Allah, hayret doğrusu; onu da kim sokmuş ki oraya?
* * *
Şimdi bir soru da bizden:
- Acaba Nasreddin Hoca, siyasete de atılmış olsaydı; liderliğe kadar yükselebilir miydi, yükselemez miydi?
* * *
Hiç günah işlemediği için, öldükten sonra cennetmekân olmuş bir kul, Tanrı’dan ricada bulunmuş:
- Benim boş oturmaktan canım sıkılmaya başladı; acaba küçük bir iş lütfedemez misiniz bana?
Tanrı:
- Peki, demiş; bir törpü al eline ve aşağıya inip Himalaya Dağı’nı törpülemeye başla.
* * *
7 bin yıl sonra günahsız kul, tekrar dönmüş cennete ve Tanrı’ya:
- O iş çabuk bitti, demiş; acaba bir başka iş daha lütfedemez misiniz?
Evrenin yaratıcısı:
- Al şu çorba kaşığını, demiş; in aşağıya ve Pasifik Okyanusu’nu boşalt.
* * *
Günahsız kul, 20 bin yıl sonra tekrar cennete dönmüş ve yine Tanrı’ya:
- O da bitti, demiş; bir iş daha rica etsem?
* * *
Tanrı, azıcık sert, omuzlarından tutmuş günahsız kulu:
- Buraya bak Hz. İsa demiş; hemen in aşağıya ve insanlara, “birbirlerini sevmelerini söyle”. Bakalım bu kez işini bitirebilecek ve bir daha dönebilecek misin cennete?
* * *
Ola ki, Carlo Levi’nin ünlü yapıtının adı da, o nedenle “İsa, bu köye uğramadı”.
* * *
Türkçede bir halk deyimi ise, çok daha başka bir açıdan değerlendiriyor, insanların kimi sevip, kimi sevmemeleri gerektiğini:
Sev seni seveni hak ile yeksan olsa (yerlerde sürünen önemsiz biri olsa)
Sevme seni sevmeyeni, Mısır’a sultan olsa.
* * *
Av. Taner Aktop’tan da, yine bir fıkra:
Temel Reis’e sormuşlar:
- Yahu Temel, sence nereye varacak bu Ergenekon davasıyla, Deniz Feneri davasının sonuçları; birbirine bağlı yeni dosyalar açıldıkça açılıyor?
* * *
Temel Reis:
- Haçan daa, demiş; pizum mezarlığa 4 kişuluk bir eğitum uçağu tüşmüştu daaa; ha pizum Lazlar 80 ceset çıkarmuşlardu daa; haçan ölü sayusunun artmasuntan korkuluyordu daa... Haçan anlatün mü daa?
* * *
Bedri Rahmi’den bir şiirle bitirelim yazıyı:
Yaşamak
Kimi eskidiği için yaşar
Kimi yaşadıkça eskir
Ne tohumda keramet
Ne toprakta
Ne başakta
Marifet yaşamakta
|
|
|
|
|
Bir Ayrılış Hikayesi
Erkek kadına dedi ki:
- Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
- Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki:
- Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...
Ve artık
biliyorum:
Toprağın
Yüzü güneşli bir ana gibi
En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olanın parmaklarına
başımı kurtarmam kâbil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak...
Sen
yürümelisin,
beni bırakarak...
Kadın sustu.
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...
AYRILDILAR...
Nazım Hikmet Ran |
|
Dünyanın her yerinden herkesin yenileceği bir yer vardır. Kimilerini yenilgi yıkar , kimileriyse zaferle küçülür, bayağılaşırlar. Büyüklük, hem yenilgiyi, hem de zaferi kabullenebilen kişilerde yaşar.
John Steinbeck
|
|
YIKIN HEYKELLERİMİ
Ey milletim,
Ben, Mustafa Kemal'im...
Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim,
Hala En hakiki mürşit, değilse ilim,
Kurusun damağım, dilim.
Özür dilerim...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Özgürlük hala,
En yüce değer değilse eğer...
Prangalı kalsın diyorsanız, köleler...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Yoksa, çağdaş medeniyetin bir anlamı,
Ortaçağa taşımak istiyorsanız zamanı,
Baş tacı edebiliyorsanız,
Sanatın içine tüküren adamı...
Unutun tüm dediklerimi,
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Yetmediyse acısı, şiddetin, savaşın.
Anlamı kalmadıysa,
Yurtta Sulh, Cihanda Barış'ın
Eğer varsa ödülü, silahlanmayla yarışın.
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Özlediyseniz fesi, peçeyi.
Aydınlığa yeğliyorsanız, kara geceyi.
Hala medet umuyorsanız,
Şıhtan, şeyhten, dervişten.
Şifa buluyorsanız,
Muskadan, üfürükçüden.
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Eşit olmasın diyorsanız, kadınla erkek.
Kara çarşafa girsin diyorsanız,
Yobazın gazabından ürkerek,
Diyorsanız ki, okumasın
Kadınımız, kızımız;
Budur bizim alın yazımız.
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi..
Fazla geldiyse size, Hürriyet,
Cumhuriyet...
Özlemini çekiyorsanız,
Saltanatın, sultanın.
Hala önemini anlamadıysanız,
Millet olmanın.
Kul olun, ümmet kalın.
Fetvasını bekleyin, Şeyhülislamın.
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi.
RAHAT BIRAKIN BENİ...
|
|
|
|
|
|
|
|